"İnsan" denilen mahlukları izledim. Sürü halinde toplanmış, "gençlik" diye dayatılan -lakin esas manasından ve mahiyetinden haliyle uzaklaşmış- zırvanın tesiriyle "sosyallik" denen faaliyeti icra ediyorlar. Gözlemci bakış açısının ihsan ettiği müşahede ve tenkit meziyetleri bendenizde toplanmış halde, umursamaz bir tavırla yürüyüşüme devam ettim. Mahlukatın kasıtlı sahteliği her davranışlarında kendini hissettiriyordu. Yalnız kalmamak için fiiliyata geçen o iptidai refleks; türdeşleriyle iletişim kurmak, bir sürüye katılmak üzere zihinleri -belki de bilinçdışını- öyle bir işgal etmiş olacak ki, iğrenmekten kendimi alamadım.
Hepsi yalandı, hepsi sahteydi, hepsi ikiyüzlüydü. Hepsi egosunu, "id"ini tatmin etmeye çalışıyordu; filhakika egoyu tatmin beşerin en önemli özelliğidir, lakin karakteri ve kişiliği bir kenarıya bırakarak -ki bunlara sahip oldukları da tartışılır- başka bir kişiliğe bürünmek, bu vasıtayla egoyu tatmin etmek kabul edilebilir bir şey değildir. İş karşı cinse gelince libido da devreye girer; "aşk" diyerek aşka ihanet ederler, sahtelikleri artık bizatihi kendileri olur.
O zaman anladım azizim; hakiki insan, kendisiyle yetinebilen, yalnızlığı yine kendi zihin ve fikriyat dünyası ile yenen insandır. Ne olursa olsun; dünyada yalnız iki şey vardır: kendisi ve diğerleri. Diğerleri ile iletişim istediği kadar görünüşte samimi davranışlar ve iyi niyet içersin, benliği tatmin için bir araçtan ibarettirler.
Cogito ergo sum.
27.10.16
Yorumlar
Yorum Gönder