Ana içeriğe atla

Esir-i Hissiyat


İnsan hislerinin esiri oluyor dönem dönem. Başkaldırışı kendi benliği hariç her yere tesir ediyor. Karanlık hisler kastettiklerim öyle şen şakrak, insanın kabına çok gelecek hisler değil. Nefret ile harmanlanmış sorgulama, bir şeylerin üzerine düşünme arzusu ve dört duvar arasında elde edilen özgürlük bu. Çekilmez ve umarsız yapınca insanı bir hayli sıkıntılı da. Bir gruba aidiyet sağlayamama ve bastırılmışlık hissi de hediyesi. Lakin elden ne gelir? Kıymetli beyinler kıymetli ruhlara teslim olunca iyi mi oluyor kötü mü oluyor bilinmez ama pragma açısından yaklaşırsak gayet tabii pozitif olduğunu görürüz. En nihayetinde bir birey olma yönünde atılmış adımlar silsilesi bunlar. Hisler düşünmenin düşünceler de hislerin reaktörü. Aman dikkat fazla ısınmasın dimağları ara sıra soğutmak da gerek. Aksi halde mahiyetinde kaybolabilir insan. Bir meczup ya da azılı bir nihilist olabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Namütenahi

O anı beklemekteyim, o an ki İçinde olduğum anlamsız döngü ve tekdüze birliktelikleri Yıkmaya muktedir Asla gelmeyeceğini bile bile Tahayyül eder durur zihnim Bir kapı açılır derinlerde Üzeri örtülü nice umutlar fışkırır Seni de çıkartır beraberinde Kıyıya vurmuş bir bebek masumiyeti Gözlerinde Sonra sular çekilir, o kapılar kapanır Kokuşmuş ve kasveti kahreden bir hava çöker güne Bu kötü döngü Namütenahi Öyle telakki ediyorum Ve yelken açıyorum hiçliğe Soğuk bir rüzgar vurduğunda yüzüme Saçlarımı savurduğunda bir yana Hala hatırlarım o anı Bir güneş doğar içime geceden Bir ışıltı belirir uzaklarda Sen ve o gün hiç gelmeyen Şapşalca yine de beklenen

Kendini Kandırma Sanatı

İnsanın yaşayabilmesi ve temel fonksiyonlarını gerçekleştirebilmesi için bazı kabullenimlerde bulunması ve birtakım nesnelere, varlıklara dayanması gerekir. Neden başka bir varlığa bağlanma, yaslanma; tutunacak bir dala sahip olma ihtiyacı?  Pek basit: Temel gaye olan mutluluğa ulaşma. Lakin ona ulaşmanın kendisi başlı başına meşakkatlidir, keşmekeştir. Zorluklar ve güçlükler, bitmeyen arayışla birlikte; sayısız dönemeç, patika ve yol tek bir istikamette birleşir:  Mutluluğa ulaştıracak olan vasıta, tutunulacak dal, bağlanılacak varlık.  Beatrice'dir bu, leanan sídhe'dir; hayat saadetini bahşeder, beraberinde hayatı da götürür. Zira saadetin temelleri maneviyatta atılmıştır, insan da ancak maddiyatla tam anlamda tatmin olabilir, hiçbir şekilde ulaşılamayacak olan maddiyatla. Yine de takdir etmeli, bu büyülü varlığın esas yaratıcısı insandır, görünüşler dünyasında kalmış tezahür sadece kıvılcımı atmış, yangına çevirense tahayyüller, mülâhazalar ve cılız