Ana içeriğe atla

Çok Kişilikli İnsan

Biraz ilginç gelecek ama yukarıdaki başlıkta aslında insanın normal bir özelliğini söylüyorum. Hastalık olarak beynimize işlenmiş olması bu gerçeği değiştirmiyor. Örnek vermek gerekirse hepimiz günlük yaşamımızda kişiliğimizi bir heykeltıraşın biçimsiz taşa şekil vermesi gibi yontuyoruz, bu da yeni bir kişilik sahibi olmamız demek. Sebebi ise açık, ortam değiştirmekten kaynaklanıyor bu durum. Bir ortamda lider rolünü oynarken diğer ortamda pasif kalabiliyoruz.
Bu duruma adapte olamayanlar ise yol yordam bilmemekle eleştiriliyor çoğu zaman. Diğer canlılara bakarsak bu kolay bir iş gibi görünmüyor, onlar hep aynı görevi yapıyorlar, davranışları stabil. İnsana gelince durum içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Okulda, evde, sokakta hep farklı bir kişiliğin altına bürünüyoruz. Bir yerde alkışlanacak hareket diğer yerde yadırganabiliyor. Olay böyle olunca ne yapacağını şaşıran insan kopyalama mekanizmasını çalıştırıp ortamdan gördüğü hareketleri yapmaya başlıyor. Bu da farklılığı yok ediyor ne yazık ki. Toplumsal normlar ise insana nerde ne yapması gerektiğini kalın duvarlarla örüyor. Buna karşı çıkanlarsa toplum tarafından sıra dışı, uyumsuz gibi kelimelerin çatısı altına sokuluyor. Yine de bazı hareketlerin çok uç olmaması gerekiyor bence. Aksi halde kişilikler arası kopuş meydana gelip insanı yanlış hareketlere yöneltebilir.

Sonuç olarak çok kişilikli olmak insan olmanın doğal bir sonucu. Kişilikler arası dengeyi iyi tutturanlar hayatta daha başarılı oluyorlar. Hepimizin dengeyi tutturması dileğiyle...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Boş Oda

Boş oda ve sesler Bomboş... Boş bardakta yıllanmış kahve tortusu Sessiz bir cızırtı fonda 80'lerden kalma bir radyo Kusursuz bir armoni geliyor kulağa Ecnebi bir kondüktörün elinden Ve yağmur Ritmik şakırtısı Üzerine birkaç nota Hançerliyor sanki Uzatıp kanlı elini meçhul Sesler ve boş oda

Fikirlerin Çarpışması

Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar. Namık Kemal'in bu veciz sözü, mutlak doğruya ulaşmayı amaç edinmiş felsefenin yöntemini teşkil eder. Mesele bir fikrin onaylatılması değil; farklı fikirleri dinlemek ve bu fikirlerin doğru kısımlarını tözümüze kazandırmaktır. Ancak bu suretle mutlak doğruya olabildiğince yaklaşabilir, bu şekilde tatmin olabiliriz. Yalnızlık ne kadar süblime edilirse de hakkı teslim edilemez belki; lakin çevreyle münasebetin, müşahede eyleminin ve en önemli meziyetlerimizden birisi olan konuşmanın da ayrı önemi vardır. Unutmayalım ki yüzyıllar geçmesine rağmen iptidai niteliklerimiz hâlâ yerli yerinde, bunlardan en önde geleni olan aidiyet doyurulması gereken en büyük ihtiyaçlardan birisi. Türdeşleriyle iletişim kurmaktan yoksun beşer hayattan kademe kademe kopar, işte o zaman yalnızlık marazi mahiyet alır, tefekkür yerinde sayar, dogmatik hâle gelir ve faydadan çok zarar getirir. Önümüze çıkan yeni mesele: Doğru kişilerle münasebet kurma. Müşahe...