Artık düşünmek değil hissetmek istiyorum Güvenmek koşulsuz şartsız Bilmek istiyorum Gözlerimi kapatıp güneşe dönmek Görmeden de aydınlanıp hakikatle ısınmak Keşfetmek istiyorum Uzak diyarlardaki yüce yüreklere Burdaymışçasına dokunmak Hemhal olmak istiyorum Kötü veya iyi seçmeden Yaşamak istiyorum Sevmek istiyorum sonra En sevimsiz görünenin ötesini O en gizli saklı yanını insanın Buruk ve garip hikayesini Bilmek istiyorum Yıldızlar patlamadan ölüm çağırmadan Bir zerre olsun hilkati hissetmek Ağırlığı altında ezilip Hiç olmak istiyorum Nihayet cesedimden taşıp semada genişlemek Ruhumun membaına ulaşmayı diliyorum
Şehrin 5 senede uğradığı değişim oldukça şaşırtıcı ama bir yandan da beklenebilecek düzeyde idi; reklam tabelalarını süsleyen, geceyi gündüze çeviren göz kamaştırıcı neon ışıkları; caddelerinden oluk oluk akan insan kümeleri; tabiatıyla insanı büyüleyen, çeken sahili ve yoldan geçeni içeriye davet eden, sokaklara taşmış estetik müzikler, bunlar şimdilik aklına gelen olası sebeplerdi. Pek zevk aldığı müşahede eylemine döndü çarçabuk, taksi penceresinin elverdiği ölçüde. "Türlü türlü insan var şu dünyada" demekten kendini alamazdı ne zaman yüzünü beşeriyete çevirse. Hepsinin ardında farklı hikâyeler, farklı dünyalar, farklı keşmekeşler; kimilerinin yüzünde bunlara dair ipuçları, kimilerinde ise buna imkân vermeyen ustalıkla örülmüş duvardan suratlar. Sıradaki soru da hiçbir zaman ıskalamazdı: Acaba ben nasıl görünüyorum, nasıl bir intiba uyandırıyorum dışarıdan gözlemleyene? Terzi kendi söküğünü dikmezmiş. Her zaman yanıtsız kalan bir soru, buram buram saflık kokan bir soru, Do