Ana içeriğe atla

Tecrübeyle Sabit


Hiç kimse azınlıkta olmak istemez. Kendisiyle aynı fikirde olan, aynı şeylerden zevk alan, aynı felsefeye sahip olan insanlarla münasebet kurmak, insanın kuşkusuz temel gayelerindendir.
Mesele, bu gayeye ulaşılamadığında başlar.

Kimileri vardır, azınlıkta kalmış fikirlere sahiptir. Topluma dahil olma başarısını gösterebilir belki, lakin farkındadır ki nihai haz orada değildir.
Günlük hayatı bu toplumun içerisinde geçer, lakin hiçbir zaman tam bir parçası olamaz.
Muhabbetlerinde anlık tebessümler bulur belki, lakin kalıcı bir etki bırakmaz.
Tözünü havai hazlarla tatmin eder, lakin günün sonunda bu tatminin gelip geçici olduğunun ayırdına varır.

Yalnızlık kanıksanmıştır artık, buna rağmen yüksek öz saygı, büyük önem atfettiği şahsi tercihlerinde bir değişime izin vermez. Asimile olmak tabiatında yoktur, kendini kaybetmektense yalnızlığı tercih eder.
Yalnızlıkta hakiki saadeti bulur.

Mamafih bu da bir yanılsamadır.

Yan etkilerden olan narsisizmin karartmasına rağmen bir hakikat eninde sonunda gün yüzüne çıkar:
Sen özelsin, fakat yalnız değilsin.

Aradığın o kişi var, uzaklarda veya yanı başında. Belki çok kısa bir sürede tanışma şerefine nail olacaksın, belki de yıllar alacak. Lakin o kişi var.
Tecrübeyle sabit.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Hayvansı İnsan, İnsansı Hayvan

İnsanın esasında bir hayvan olduğu hakikati her fırsatta göze çarpıyor. Medeniyetin teşekkülü, kültür ve sanatın ortaya çıkmasıyla birlikte hayvansı güdülerimiz bir nevi süslenerek, makyaj yapılarak bambaşka bir şeymiş gibi gösterildi. Bunlardan ilki aşktır. Medeniyetten önceki insan için kadın bir cinsellik objesi, kadına duyduğu çekim ise üreme güdüsünden ibaretti. Medeniyetten sonra kadın toplumda hak ettiği yere kısmen kavuştu. Mütefekkir ise diğer birçok güdüde olduğu gibi üremeyi de sildi, bilinçdışına attı, değersiz addetti. Bunun yerini dolduracak olan "aşk", yine de içerisinde üreme güdüsünden kalma çekimi barındırıyordu; buna da sevgili mütefekkir, çok farklı bir şeymiş gibi "cinsellik" adını koydu. İşi daha da ileriye götürdü, "make love" deyimini cinselliğin karşılığı olarak telakki etti.

Sevgisizlik mi nefret?

Sevgisizlik nefret midir? Heyecan duymamak ölüm mü? Yoksa taşlaşmış kalbi midir İnsanın dünyaya baş kaldıran? Bu baş ağrıları havalardan mı? Sancıların haykırışları mı çınlıyor kulağımda? Yoksa sen mi kararttın bu dipsiz evreni? Sen mi kapattın dünyayı birkaç boyut arasına?