Ana içeriğe atla

Tecrübeyle Sabit


Hiç kimse azınlıkta olmak istemez. Kendisiyle aynı fikirde olan, aynı şeylerden zevk alan, aynı felsefeye sahip olan insanlarla münasebet kurmak, insanın kuşkusuz temel gayelerindendir.
Mesele, bu gayeye ulaşılamadığında başlar.

Kimileri vardır, azınlıkta kalmış fikirlere sahiptir. Topluma dahil olma başarısını gösterebilir belki, lakin farkındadır ki nihai haz orada değildir.
Günlük hayatı bu toplumun içerisinde geçer, lakin hiçbir zaman tam bir parçası olamaz.
Muhabbetlerinde anlık tebessümler bulur belki, lakin kalıcı bir etki bırakmaz.
Tözünü havai hazlarla tatmin eder, lakin günün sonunda bu tatminin gelip geçici olduğunun ayırdına varır.

Yalnızlık kanıksanmıştır artık, buna rağmen yüksek öz saygı, büyük önem atfettiği şahsi tercihlerinde bir değişime izin vermez. Asimile olmak tabiatında yoktur, kendini kaybetmektense yalnızlığı tercih eder.
Yalnızlıkta hakiki saadeti bulur.

Mamafih bu da bir yanılsamadır.

Yan etkilerden olan narsisizmin karartmasına rağmen bir hakikat eninde sonunda gün yüzüne çıkar:
Sen özelsin, fakat yalnız değilsin.

Aradığın o kişi var, uzaklarda veya yanı başında. Belki çok kısa bir sürede tanışma şerefine nail olacaksın, belki de yıllar alacak. Lakin o kişi var.
Tecrübeyle sabit.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Boş Oda

Boş oda ve sesler Bomboş... Boş bardakta yıllanmış kahve tortusu Sessiz bir cızırtı fonda 80'lerden kalma bir radyo Kusursuz bir armoni geliyor kulağa Ecnebi bir kondüktörün elinden Ve yağmur Ritmik şakırtısı Üzerine birkaç nota Hançerliyor sanki Uzatıp kanlı elini meçhul Sesler ve boş oda

Fikirlerin Çarpışması

Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar. Namık Kemal'in bu veciz sözü, mutlak doğruya ulaşmayı amaç edinmiş felsefenin yöntemini teşkil eder. Mesele bir fikrin onaylatılması değil; farklı fikirleri dinlemek ve bu fikirlerin doğru kısımlarını tözümüze kazandırmaktır. Ancak bu suretle mutlak doğruya olabildiğince yaklaşabilir, bu şekilde tatmin olabiliriz. Yalnızlık ne kadar süblime edilirse de hakkı teslim edilemez belki; lakin çevreyle münasebetin, müşahede eyleminin ve en önemli meziyetlerimizden birisi olan konuşmanın da ayrı önemi vardır. Unutmayalım ki yüzyıllar geçmesine rağmen iptidai niteliklerimiz hâlâ yerli yerinde, bunlardan en önde geleni olan aidiyet doyurulması gereken en büyük ihtiyaçlardan birisi. Türdeşleriyle iletişim kurmaktan yoksun beşer hayattan kademe kademe kopar, işte o zaman yalnızlık marazi mahiyet alır, tefekkür yerinde sayar, dogmatik hâle gelir ve faydadan çok zarar getirir. Önümüze çıkan yeni mesele: Doğru kişilerle münasebet kurma. Müşahe...