Ana içeriğe atla

Müsvedde

Yaşamak... Nasıl? Zaman... İzafiyet?
Boşluk...
Aslında her zaman ortada olan, lakin her zaman görülmeyen hakikat. Düşünceler ve her şeyin her şeye rağmen devam etmesi.
İnsan nedir, ne için yaşar, nasıl yaşamalı?
Zamanın durdurulamaz akışı... Verimli geçirip geçirmemek sana kalmış. Peki neye göre verimli?
Mutlak doğru var mıdır? Objektivite aslında genelleşmiş subjektiviteden ibaret değil mi? Her insan ayrı bir dünyadır.
Leviathan'a teslimiyet... Şartlı kabullenimler. Toplum? Bireyi yok eden yapay teşekkül. Toplumsuz yaşam? İmkansız.
Akıl... Sözüm ona insanın güvenebileceği tek şey. Bu karmaşıklığa, keşmekeşe son verebiliyor mu? Hayır.
Denge, homeostasi. Kararında olma, radikalize olmama.
Olmak, lakin hakikatte olmamak.
Olmamış bir yazı.

***

To live... How? The time... Relativity?
Emptiness...
The truth that always is there, but not seen always. Thoughts and the fact that everything proceeds despite everything.
What is human, lives for what, how should human live?
The unstoppable flow of time... It is up to you to spend it efficiently. Efficient for who?
Is there an absolute truth? Isn't the objectivity actually the generalized subjectivity? Every human being is a distinct world.
Surrendering to the Leviathan... Conditional acceptances. Society? An artefact which destroys the individual. Life without society? Impossible.
The mind... So-called the only thing that human can trust. Can it put an end to this confusion and entanglement? No.
Balance, homeostasis. Being in moderation, not radicalising.
To be, but in fact not to be.
An essay that didn't come to fruition.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Boş Oda

Boş oda ve sesler Bomboş... Boş bardakta yıllanmış kahve tortusu Sessiz bir cızırtı fonda 80'lerden kalma bir radyo Kusursuz bir armoni geliyor kulağa Ecnebi bir kondüktörün elinden Ve yağmur Ritmik şakırtısı Üzerine birkaç nota Hançerliyor sanki Uzatıp kanlı elini meçhul Sesler ve boş oda

Fikirlerin Çarpışması

Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar. Namık Kemal'in bu veciz sözü, mutlak doğruya ulaşmayı amaç edinmiş felsefenin yöntemini teşkil eder. Mesele bir fikrin onaylatılması değil; farklı fikirleri dinlemek ve bu fikirlerin doğru kısımlarını tözümüze kazandırmaktır. Ancak bu suretle mutlak doğruya olabildiğince yaklaşabilir, bu şekilde tatmin olabiliriz. Yalnızlık ne kadar süblime edilirse de hakkı teslim edilemez belki; lakin çevreyle münasebetin, müşahede eyleminin ve en önemli meziyetlerimizden birisi olan konuşmanın da ayrı önemi vardır. Unutmayalım ki yüzyıllar geçmesine rağmen iptidai niteliklerimiz hâlâ yerli yerinde, bunlardan en önde geleni olan aidiyet doyurulması gereken en büyük ihtiyaçlardan birisi. Türdeşleriyle iletişim kurmaktan yoksun beşer hayattan kademe kademe kopar, işte o zaman yalnızlık marazi mahiyet alır, tefekkür yerinde sayar, dogmatik hâle gelir ve faydadan çok zarar getirir. Önümüze çıkan yeni mesele: Doğru kişilerle münasebet kurma. Müşahe...