Ana içeriğe atla

Değer



"Hayat ne kadar boş değil mi?"

"Bu sözü sizden duymak istemezdim aziz dostum."

"Lakin hakikat böyle, üstelik ayan beyan ortada. Kendimize uydurduğumuz uğraşları ve küçük meseleleri büyüte büyüte feci ve devasa sorunlar hâline getiren mücrim yine bizleriz. Tamamı bu fuzuli sorunlarla geçen bir hayat boş değildir de nedir?"

"Yüzeysel baktığınızda karşılaşacağınız manzara budur, kabul. Mamafih bu fuzuli sorunlarla uğraşın getirdiği kazanımları nereye koymalı? Bu fuzuli sorunlardır ki bizlere medeniyeti, bilimi, aşkı, sanatı ve kuşkusuz saadeti getirdi. Şahsi fikrimi sorarsanız bunlar fuzuli bir sorun için fazlasıyla değerli kazanımlardır."

"Haklılık payınızı vermekle beraber bir itirazım da mevcut. Hayatın getirdiği badireler bahsettiğiniz kazanımlara nazaran misliyle fazladır."

"Muhakkak. Lakin siz söyleyin üstadım, iki-üç mutluluk kırıntısı için bu badireler çekilmeye değmez mi?"

"Gayet tabii değer cancağızım. Hayatın boşluğu da burada ya, zararına çalışmaktan ibaret. Nihayetinde kaybetmek üzere çabalamak, üzülmek üzere çalışmak, sıkılmak üzere uğraşmak; karşılığında da önüne atılan paçavralarla yetinmek."

Argümanın ağırlığı, mutlaklığı ve haklılığı altında ezildim ve sükût ettim. Kadim dostum da kan ve kin kusar gibi ettiği lafların ayırdına vardı, zarif bir tebessümden sonra noktayı koydu.

"Değer azizim, değer."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Boş Oda

Boş oda ve sesler Bomboş... Boş bardakta yıllanmış kahve tortusu Sessiz bir cızırtı fonda 80'lerden kalma bir radyo Kusursuz bir armoni geliyor kulağa Ecnebi bir kondüktörün elinden Ve yağmur Ritmik şakırtısı Üzerine birkaç nota Hançerliyor sanki Uzatıp kanlı elini meçhul Sesler ve boş oda

Fikirlerin Çarpışması

Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar. Namık Kemal'in bu veciz sözü, mutlak doğruya ulaşmayı amaç edinmiş felsefenin yöntemini teşkil eder. Mesele bir fikrin onaylatılması değil; farklı fikirleri dinlemek ve bu fikirlerin doğru kısımlarını tözümüze kazandırmaktır. Ancak bu suretle mutlak doğruya olabildiğince yaklaşabilir, bu şekilde tatmin olabiliriz. Yalnızlık ne kadar süblime edilirse de hakkı teslim edilemez belki; lakin çevreyle münasebetin, müşahede eyleminin ve en önemli meziyetlerimizden birisi olan konuşmanın da ayrı önemi vardır. Unutmayalım ki yüzyıllar geçmesine rağmen iptidai niteliklerimiz hâlâ yerli yerinde, bunlardan en önde geleni olan aidiyet doyurulması gereken en büyük ihtiyaçlardan birisi. Türdeşleriyle iletişim kurmaktan yoksun beşer hayattan kademe kademe kopar, işte o zaman yalnızlık marazi mahiyet alır, tefekkür yerinde sayar, dogmatik hâle gelir ve faydadan çok zarar getirir. Önümüze çıkan yeni mesele: Doğru kişilerle münasebet kurma. Müşahe...