Bir yandan tırnağım acıyordu bir yandan yazıyordum. Bu acı da beynimi sürekli dürterek ön plana çıkmakta ısrarcıydı. Ne kadar kayıtsız kalmayı denedimse de olmadı. Tıpkı uzun bir aradan sonra beyaz sayfalar ile baş başa kalabilmiş bir yazı tutkunu gibi kabından taşarcasına bir arzu ve heyecan duymalı, böyle eften püften hadiseleri yüceliği önünde eğildiğim yaratı eyleminin gölgesiyle kapatıp trans benzeri bir kayıtsızlığa vakıf olabilmeliydim.
Hala "Arsız şey işte bunların hepsi aynı" diye söylenip durmaktan öte gidemedim galiba. Hayat boyu zihnimde bir kısmı gerçekliğe dayalı, büyük kısmı ise bu gerçekliğin defalarca olması gerektiği şekilde revize edilmesiyle hazırlanan bir senaryoyu oynadım. Tüm rolleri bir şekilde peşimden sürüklemiş olmalıyım. Galiba onları kızdırdım. Onları kuytulara köşelere hapsetmem önce onların beni kızdırmış olduğunu göstermiyor mu sizce de? Ziyaretime kılık değiştirip geldikleri de doğrudur. Olması gerektiği şekilde sonlandıramadığım olguların olmuş hallerini bana sözlü ve hareketli defalarca sahneleterek kapanmamış bir yığın hesabı kısır bir döngü halinde ruhumun derinliklerine kadar hissettirip öçlerini alıyorlar akılları sıra. Ne ise efendim tırnak acısını unuttunuz galiba. Burada yine gecenin bir yarısı sizlere boşboğazlık ederek kendime de unutturmayı başarmış olmalıyım. Fizyolojik ağrı bitince bile rahat bir uyku çekemediğimi tahmin etmiş olmalısınız. Dürüst olmak gerekirse bunun yaşam boyu savaşını verdiğimiz tüm negatif düşünceler ve ruhsal durumların yerine geçmesini yeğlerdim. En azından tırnak ağrılı bir uykuya sahip olurduk değil mi? Meraklanmayın her şeyin olmasa da birçok şeyin farkındayım. Bu zamanın adamıyım demekten imtina etmiyorum ama bu mekanın adamı kesinlikle değilim. Kafamdaki binbir türlü kaçış planını, insanı çıldırtacak bir ıssızlık fonunda derin içe yöneliş arzusunu gerçekleştirmek için ve kapanmamış hesapları kapatmak için biraz zamana ihtiyacım var o kadar.
Yorumlar
Yorum Gönder