Ana içeriğe atla

Sınırlar ve İndivüdü


Bir ağıla doldurulmuş insan sürüsü. Ayırmak mümkün değil, zira hepsi aynı. Aynı görünüş, aynı düşünüş, aynı davranış. Önlerine zaman geçtikçe bazı seçenekler sunuluyor. Netice oy birliği, defaatle tekrar eden tercih anları ve defaatle tekrar eden oy birliği. İşte bir noktada ortaya çıkan ve "hayır" diyen yürekli insan, seni selamlıyorum. Binlerce, on binlerce, yüz binlerce oya karşı tek bir oy ve ilk başkaldırı, ilk farklı seçim, ilk sınırlandırma. Kümenin içinde yeni bir küme teşekkül etti, diğerlerinden ayrılarak kendini sınırlandırdı ve bir indivüdü, bir birey oldu.

En nihayetinde en büyük sanat kendini sınırlandırmak, izole etmektir.

Yine kendisidir bireyi kurtaracak olan. Çevrenin etkisini engellemeli bazen, engellemeli ki tözümüze bakabilelim, kendimizi anlayabilelim. Ancak bu suretle tutarlı bir şahsiyet bina edilebilir, ancak bu suretle öz saygı, izzetinefis teşekkül edebilir. İstikamet ise onurlu, verimli, üretken ve pek tabii içtimaen uyumlu bir yaşam sürmektir. Birey kendisini sevecek, yüceltecek, kendisine saygı duyacak ki başkalarına da saygı duyabilsin.

Ne kadar ironik; ideal toplum, ideal kolektivite yine bireyin yüceltilmesine tabidir. İçtimai kalkınmanın tek yolu indivüdünün kalkınmasıdır.

Terk etmeli popülizmi, terk etmeli toplumculuğu,
ve esasında tek önemli şey olan kendine dönmeli.

Kendine dönmeli ki başkalarına da dönebilsin.

Görsel: 邦乔彦 BANG

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Namütenahi

O anı beklemekteyim, o an ki İçinde olduğum anlamsız döngü ve tekdüze birliktelikleri Yıkmaya muktedir Asla gelmeyeceğini bile bile Tahayyül eder durur zihnim Bir kapı açılır derinlerde Üzeri örtülü nice umutlar fışkırır Seni de çıkartır beraberinde Kıyıya vurmuş bir bebek masumiyeti Gözlerinde Sonra sular çekilir, o kapılar kapanır Kokuşmuş ve kasveti kahreden bir hava çöker güne Bu kötü döngü Namütenahi Öyle telakki ediyorum Ve yelken açıyorum hiçliğe Soğuk bir rüzgar vurduğunda yüzüme Saçlarımı savurduğunda bir yana Hala hatırlarım o anı Bir güneş doğar içime geceden Bir ışıltı belirir uzaklarda Sen ve o gün hiç gelmeyen Şapşalca yine de beklenen

Kendini Kandırma Sanatı

İnsanın yaşayabilmesi ve temel fonksiyonlarını gerçekleştirebilmesi için bazı kabullenimlerde bulunması ve birtakım nesnelere, varlıklara dayanması gerekir. Neden başka bir varlığa bağlanma, yaslanma; tutunacak bir dala sahip olma ihtiyacı?  Pek basit: Temel gaye olan mutluluğa ulaşma. Lakin ona ulaşmanın kendisi başlı başına meşakkatlidir, keşmekeştir. Zorluklar ve güçlükler, bitmeyen arayışla birlikte; sayısız dönemeç, patika ve yol tek bir istikamette birleşir:  Mutluluğa ulaştıracak olan vasıta, tutunulacak dal, bağlanılacak varlık.  Beatrice'dir bu, leanan sídhe'dir; hayat saadetini bahşeder, beraberinde hayatı da götürür. Zira saadetin temelleri maneviyatta atılmıştır, insan da ancak maddiyatla tam anlamda tatmin olabilir, hiçbir şekilde ulaşılamayacak olan maddiyatla. Yine de takdir etmeli, bu büyülü varlığın esas yaratıcısı insandır, görünüşler dünyasında kalmış tezahür sadece kıvılcımı atmış, yangına çevirense tahayyüller, mülâhazalar ve cılız