Ana içeriğe atla

Hastalık Olarak Düşünme


Burada kastedilen düşünmenin bir hastalık olduğuydu ötekini hemen unut gitsin. Durun durun siz karşı çıkmadan evvel hemen argümanlarımı sunayım. Düşünmek hastalık olmalı evet gelin beraber düşünmek üzerine bir çan eğrisi çizelim ve bir göz atalım. Ortadaki yığının sağında solunda kalan kesime gayet rahat bir şekilde anormal diyebiliriz. "Bu anormal kesimin bizim konumuzla ilgisi nedir abi? Sağ tarafına bakıver abisi. Düşünsel aktivitelerindeki artışla birlikte günlük yapıp etmeleri arasındaki negatif korelasyonu farkettiğinizi varsayıp güzel bir vuruş yaptığımı varsayıyorum efendim. Ne diyorduk hah evet sağ taraf. "Ne olmuş canım bunlar anormal oldular diye hasta mı oldular?" diye sorabilirsin. Evet bunlar hasta oldular diye anormal, anormaller diye hasta oldular. Dopamin miydi DA2 reseptörüne küsen yoksa serotonin miydi 5-HT2 ile arası limoni olan diyerek hiç bilimsel izahat getirmiyorum efendim. Bunu subjektif bir yaklaşım olarak algılayıverin. Bak bir de zamanında herifin biri çıkmış vay efendim mağaraydı, zincirdi, ateşti, gölgeydi diye metaforlar kurmuş bir de üstüne mağarayı yerin altına indirivermiş. Zincirini kırmaymış, yukarı çıkmaymış, aydınlanmaymış falan(!) geç bunları üstadım bizim mağaradaki elemana vermişler halüsinojenleri kafayı bulmuş sonra çan eğrisinin ortasındaki diğer elemanlar başlamışlar bunu sağa sola ittirmeye. İşte bu da öyle bir hikaye kim inandı ki zaten? Neredeyiz biz yahu hah evet ittirmek diyorduk ittirmek önemli. Kim ittirdi sizi Allah aşkına? Kimse ittirmedi. Galiba kimse sizi kaldırıp iteklemedi mağaranın dışına. İttirilenler olmuştur. Nerede onlar? Kafanı çevirince sağdalar. Hasta adamlar onlar. 30 yıllık esaret hayatından sonra dış dünyada ne yapacağını bilemeyen mahkumlar onlar. Öz kıyım sonucu kaybolmuşlar, tutunacak son bir dal bulmuşlar onlar. Bir süre sonra da boyutlara sığmazlar onlar. Onca kalabalığın sonunda "Yahu mesele düşünmekse hepimiz hastayız o zaman arkadaş." deme diye söyleyelim bu senin o bildiğin düşünme değil azizim. Bu sana sağdaki abilerin anlatacağı türden düşünmek. Git sağdan bir abi bul. Siz demeden "Aklınıza mukayyet olunuz efendim gecenin bu vaktinde ne zorunuz var da böyle yazılar yazıyorsunuz" diyerek zat-ı alime de salığı verdim gitti.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Boş Oda

Boş oda ve sesler Bomboş... Boş bardakta yıllanmış kahve tortusu Sessiz bir cızırtı fonda 80'lerden kalma bir radyo Kusursuz bir armoni geliyor kulağa Ecnebi bir kondüktörün elinden Ve yağmur Ritmik şakırtısı Üzerine birkaç nota Hançerliyor sanki Uzatıp kanlı elini meçhul Sesler ve boş oda

Fikirlerin Çarpışması

Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar. Namık Kemal'in bu veciz sözü, mutlak doğruya ulaşmayı amaç edinmiş felsefenin yöntemini teşkil eder. Mesele bir fikrin onaylatılması değil; farklı fikirleri dinlemek ve bu fikirlerin doğru kısımlarını tözümüze kazandırmaktır. Ancak bu suretle mutlak doğruya olabildiğince yaklaşabilir, bu şekilde tatmin olabiliriz. Yalnızlık ne kadar süblime edilirse de hakkı teslim edilemez belki; lakin çevreyle münasebetin, müşahede eyleminin ve en önemli meziyetlerimizden birisi olan konuşmanın da ayrı önemi vardır. Unutmayalım ki yüzyıllar geçmesine rağmen iptidai niteliklerimiz hâlâ yerli yerinde, bunlardan en önde geleni olan aidiyet doyurulması gereken en büyük ihtiyaçlardan birisi. Türdeşleriyle iletişim kurmaktan yoksun beşer hayattan kademe kademe kopar, işte o zaman yalnızlık marazi mahiyet alır, tefekkür yerinde sayar, dogmatik hâle gelir ve faydadan çok zarar getirir. Önümüze çıkan yeni mesele: Doğru kişilerle münasebet kurma. Müşahe...