Ana içeriğe atla

Dalgalar?


Nerede kaldı bu dalgalar? Artık kıyıya getirmiyor pisliğini denizin. Neredesin kafamdaki solucan kolonisi? Nerede bu eşiğe kayıtsız aksiyon potansiyeli. Bu durgunluk, bu hissizlik neye alamet? Sistem kalıbına mı soktu sözüm ona aydın ruhumu? Yoksa monotonlaşan meşgaleler sıradanlığa mı sürükledi bu şahsiyeti?


Fikirsizlik, fikir oluklarının tıkandığını maalesef geç de olsa haber veriyor. Birey zihnini beslemeyi kesince bir süre aynı çerçeveye hapsolmuş şekilde sığlaşmış fikirlerini ısıtıp duruyor. Ne fayda? Yeni ufuklara açılmak, yeni zihniyetlere ziyaretler yapmak şöyle dursun sıfırı tüketerek düşünürlüğünü idame ettirmeye uğraşıyor zat-ı muhterem. Olur mu efendim? Derhal bu işe bir çare düşünülmeli. Aslında ana problem her şeyin başladığı zamanı işaret ediyor. Kişisel gelişim, kültürel kazanım ve düşünürlüğün tetiklendiği zaman dilimindeki müthiş şüphe ve ret arzusu kişinin zihnini besleyen olukları iyice açıyor. Böyle bir tetikleyici mekanizma içerisinde edinilmiş sorgulama ve bilme arzusu insanın yapıp etmelerine yansıyor. Hal böyle olunca zihin tam olarak beslenebiliyor. Şimdi bu hal nereye gitti? Aslında buralarda ama bilinç dışına itilmiş birçok problemin yerine koyulan zımbırtı ile uğraşmakta bu tuhaf adam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Boş Oda

Boş oda ve sesler Bomboş... Boş bardakta yıllanmış kahve tortusu Sessiz bir cızırtı fonda 80'lerden kalma bir radyo Kusursuz bir armoni geliyor kulağa Ecnebi bir kondüktörün elinden Ve yağmur Ritmik şakırtısı Üzerine birkaç nota Hançerliyor sanki Uzatıp kanlı elini meçhul Sesler ve boş oda

Fikirlerin Çarpışması

Barika-i hakikat, müsademe-i efkârdan doğar. Namık Kemal'in bu veciz sözü, mutlak doğruya ulaşmayı amaç edinmiş felsefenin yöntemini teşkil eder. Mesele bir fikrin onaylatılması değil; farklı fikirleri dinlemek ve bu fikirlerin doğru kısımlarını tözümüze kazandırmaktır. Ancak bu suretle mutlak doğruya olabildiğince yaklaşabilir, bu şekilde tatmin olabiliriz. Yalnızlık ne kadar süblime edilirse de hakkı teslim edilemez belki; lakin çevreyle münasebetin, müşahede eyleminin ve en önemli meziyetlerimizden birisi olan konuşmanın da ayrı önemi vardır. Unutmayalım ki yüzyıllar geçmesine rağmen iptidai niteliklerimiz hâlâ yerli yerinde, bunlardan en önde geleni olan aidiyet doyurulması gereken en büyük ihtiyaçlardan birisi. Türdeşleriyle iletişim kurmaktan yoksun beşer hayattan kademe kademe kopar, işte o zaman yalnızlık marazi mahiyet alır, tefekkür yerinde sayar, dogmatik hâle gelir ve faydadan çok zarar getirir. Önümüze çıkan yeni mesele: Doğru kişilerle münasebet kurma. Müşahe...