Ana içeriğe atla

Günlük Mülahaza


Ne ile başlayacağımı bilemedim açıkçası. Uzun zamandır yazamamanın verdiği mahcubiyet ve teessürü mü konuşmalı, kara bir bulut gibi üstüme çöken ve arkası kesilmeyen sınavlardan mı bahis açmalı, gönül işlerinden mi dem vurmalı, yoksa didaktik bir şeyler mi karalamalı? Görüyorsunuz, yazacak çok şey varmış aslında. Peki niye yazmadım geçen bir aydan uzun sürede? Bir türlü o anı yakalayamadım sanırım azizim; onun hak ettiği süreyi ya dost meclislerine, ya pek sevgili animelere, ya da aklımı çelen bilgisayar oyunlarına kaptırdım. Pişmanlığımı gizleyemeyeceğim. Eski yazılarımı okumayı seviyorum, o anki hâletiruhiyem, fikriyatım üzerine bir kesit sunması, bunların kayda geçirilmiş olması bana ayrı bir haz veriyor. Yazmamın esas nedenlerinden biri telakki ediyorum, pastanın diğer büyük payı ise bizzat yazmanın verdiği hazza ait. Bu kadar önem atfettiğim, şahsımı bahtiyar kılan uğraşa gereken değeri vermemiş olmam, bu hakikatle şimdi yüzleşmem müteessir kıldı bendenizi hakikaten. Yazmalı muhterem okuyucu, mütemadiyen kanatlanıp arşa yükselen minik fikirleri havada yakalayıp usulca kâğıda geçirmeli, ölümsüzleştirmeli. Daha çok yazmaya gayret edeceğim artık, akdim olsun vesselam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arsız Kadın

Yürümek, çıldırırcasına gitmek Tenha yanına arsız kadının Pembe ruhunu karalar gibi Bir martı kanadı süpürür sokağı Müthiş bir istek ve tereddüt ile Varınca yanına arsız kadının Karanlık ruhumu ağartır gibi Bir ışık hüzmesi yıkar sokağı Sokak bile çekine çekine Vardı yanına arsız kadının Martı kustu eteğine Karanlık bir hınç aldı aydınlığı

Hayvansı İnsan, İnsansı Hayvan

İnsanın esasında bir hayvan olduğu hakikati her fırsatta göze çarpıyor. Medeniyetin teşekkülü, kültür ve sanatın ortaya çıkmasıyla birlikte hayvansı güdülerimiz bir nevi süslenerek, makyaj yapılarak bambaşka bir şeymiş gibi gösterildi. Bunlardan ilki aşktır. Medeniyetten önceki insan için kadın bir cinsellik objesi, kadına duyduğu çekim ise üreme güdüsünden ibaretti. Medeniyetten sonra kadın toplumda hak ettiği yere kısmen kavuştu. Mütefekkir ise diğer birçok güdüde olduğu gibi üremeyi de sildi, bilinçdışına attı, değersiz addetti. Bunun yerini dolduracak olan "aşk", yine de içerisinde üreme güdüsünden kalma çekimi barındırıyordu; buna da sevgili mütefekkir, çok farklı bir şeymiş gibi "cinsellik" adını koydu. İşi daha da ileriye götürdü, "make love" deyimini cinselliğin karşılığı olarak telakki etti.

Sevgisizlik mi nefret?

Sevgisizlik nefret midir? Heyecan duymamak ölüm mü? Yoksa taşlaşmış kalbi midir İnsanın dünyaya baş kaldıran? Bu baş ağrıları havalardan mı? Sancıların haykırışları mı çınlıyor kulağımda? Yoksa sen mi kararttın bu dipsiz evreni? Sen mi kapattın dünyayı birkaç boyut arasına?