Bir yandan tırnağım acıyordu bir yandan yazıyordum. Bu acı da beynimi sürekli dürterek ön plana çıkmakta ısrarcıydı. Ne kadar kayıtsız kalmayı denedimse de olmadı. Tıpkı uzun bir aradan sonra beyaz sayfalar ile baş başa kalabilmiş bir yazı tutkunu gibi kabından taşarcasına bir arzu ve heyecan duymalı, böyle eften püften hadiseleri yüceliği önünde eğildiğim yaratı eyleminin gölgesiyle kapatıp trans benzeri bir kayıtsızlığa vakıf olabilmeliydim. Hala "Arsız şey işte bunların hepsi aynı" diye söylenip durmaktan öte gidemedim galiba. Hayat boyu zihnimde bir kısmı gerçekliğe dayalı, büyük kısmı ise bu gerçekliğin defalarca olması gerektiği şekilde revize edilmesiyle hazırlanan bir senaryoyu oynadım. Tüm rolleri bir şekilde peşimden sürüklemiş olmalıyım. Galiba onları kızdırdım. Onları kuytulara köşelere hapsetmem önce onların beni kızdırmış olduğunu göstermiyor mu sizce de? Ziyaretime kılık değiştirip geldikleri de doğrudur. Olması gerektiği şekilde sonlandıramadığım olguların